TUNÇ ÇAĞI ANADOLU TARİHİ

ANADOLU’NUN PROTOHİSTORİK DÖNEMİ

Protohistorya nedir? 

Protohistorya bazı arkeolog ve tarihçiler tarafından tarihöncesi (Prehistorya) ile tarih arasında kalan dönemdir. Yazıyı kullanmayan bir coğrafya hakkında, yazıyı bilen çevre uygarlıklar bilgi veriyorsa eğer, o çağ, bölgenin “protohistorik çağ”ı olarak kabul edilebilir. 
Anadolu’nun tarihsel çağları Asurluların çivi yazısını bu bölgeye getirmesi ile başlar. Anadolu’da Tarihî Çağların başlangıcını belirleyen üzeri çivi yazılı kil levhacıklar ya da diğer bir açıklama ile tabletler Çorum’da Boğazköy (Hattuşaş) ile Ortaköy (Şapinuva), Yozgat yakınlarında Alişar (Ankuva), Tokat’ta Maşathöyük (Tapigga), Kayseri’de Kültepe (Neşa) yerleşmelerinde ele geçmiştir.
Anadolu tarihi, Batı Asya yarımadası ve Anadolu etrafında yerleşen birçok devlet ve uygarlığı içine alır. Coğrafi olarak modern Türkiye’nin, batıda Ege Denizi’nden doğuda Ermenistan sınırındaki dağlara kuzeyde Karadeniz’den ve güneyde Akdeniz’e kadar olan kısmını oluşturur.   
Anadolu, başlarda Kaniş, Zalpa, Pruşanda ve Hattuşaş krallıkları gibi kent devletlerinden sonra Hititler, Frigler, Urartular, Lydialılar, İyon Siteleri, Hellenistik krallıklar ve Roma istilası ve sonrasında Orta Çağ’dan günümüze kadar Bizans, Selçuklu, Osmanlı Devleti ve Modern Türkiye Cumhuriyeti’ne yurt olmuş bir coğrafyadır.  Bu zengin tarihinin yanı sıra Anadolu coğrafi konum olarak da oldukça önemli bir toprak parçasıdır. Anadolu tarih sahnesine ilk çıktığı günden beri Doğu ile Batı arasında bir köprü olmuştur.

ANA HATLARIYLA HİTİTLER: 


Hitit Devleti’nin kuruluş aşamasında Anadolu’da beylikler hâlinde yaşayan, farklı diller konuşan birçok halk bulunmaktaydı. Bunlar içinde Hattiler, Luviler, Palalar ve Hurriler en önemlilerini oluşturmaktadır. Bir diğer söyleme göre İÖ. 2000 dolaylarında doğudan Kafkasya Derbent kapılarından girmiş oldukları genellikle benimsenen varsayımdır. Son yıllarda ileri sürülen bir görüşe göre ise Hititler Orta Anadolu kökenli yerli Anadolulu bir topluluktur. 
Hitit ülkesinin doğal koşulları, sulama yoluyla tarım yapmaya elverişli değildir çünkü Kızılırmak büyük bir ırmak değildir. Bu durumda Hititler başka çıkış yolları aramışlar sulama için küçük kanallar açmayı keşfedip öğrenmişlerdir. Buna karşılık hayvancılık ve madencilik Hititlerde daha hızlı gelişmiştir. 
Hitit İmparatorluğu, sosyal olarak eşitlikçi bir toplum değil aksine “köleci” bir devletti. Hititlerde kölelerin dışında sömürülen “Hippar” adı verilen bir sınıf daha bulunmaktaydı. Hititler, fethettikleri bölge halklarına Hippar adı ile hitap etmiş, böyle anmışlardır. Bu topluluklar, fethedilen topraklardan zor kullanılarak göç ettirilip kralın çıkarına olmak üzere angarya işlerinde kullanılırlardı. Bir nevi kölelerden de düşük bir sınıftı. Egemen sınıfın başını genellikle olduğu gibi “Soylular” çekiyordu: Kral Ailesinden olanlar, rahipler, askeri şefler, doğuştan aritokrasiden gelenler. Bu kişiler topraklara ve kölelere sahip olmakla beraber savaşta ele geçirilen topraklardan, ganimetlerden de kendilerine pay alabiliyorlardı. Ülke içindeki politik çekişmeler sonucu zayıflayan Eski Hitit Krallığı MÖ 2. Binin ikinci yarısında, II. Tuthaliya devrinde yeniden kuvvetlenerek bir İmparatorluk haline geldi.  Kral Suppiluliuma gibi kralları devrinde Kuzey Suriye’ye (Halep) kadar ilerlemişlerdir. Hitit İmparatorluğu’nun başındaysa, “Güneş” adı verilen bir büyük kral bulunmaktaydı.  Halkın menfaatleri onun ellerindedir; büyük rahip olarak da ayinleri yaptırır ve dini bayramları yönetirdi. Bu yönüyle Hititlerin teokratik bir devlet özelliğinin izlerini taşıdığını görmek mümkündür. Hükümdarın yetkileri fütursuzca sonsuz ve sorgulanamaz değildir. Hititlerde bulunan “Pank” veya “Pankuş” adı verilen bir meclis hükümdarın yetkilerini kısıtlayabiliyordu. 
Hititlerin başkenti Boğazköy’ün çevresi özellikle yazın ilk aylarında verimli bir arazi olarak bilinse de bu durum pek de böyle değildir. Tüm İç Anadolu gibi Hitit başkentinin çevresindeki topraklar da coğrafi şartlar nedeniyle tarım yapabilme olanağı bakımından Suriye, Mezopotamya veya Nil Havzası ile kıyaslanamaz çünkü bu bölgeler kadar verimliliği yoktur. Orta Anadolu platosu birçok sıra dağlar ile içe doğru farklı boyutlarda ovalara ayrılmaktadır. Boğazköy’ün ayrıldığı Budaközü Vadisi de bunlardan biridir. Bölgenin topografik yapısı ve iklimi, basit metodlarda tarım faaliyetleri sürdürmeyi ve buralarda yaşayanlara kendilerini doyurabilecek kadar ürün sağlayan fazlaca niş ve küçük yaşam alanı sunmaktadır. 
İç Anadolu, Türkiye’nin en az yağış alan bölgelerindendir. Yazları kurak ve sıcak, kışlarınsa soğuk ve sert geçtiği karasal bir iklime sahiptir. Bölgedeki doğal su kaynakları ve arazi yapısı geniş alanlarda sulama yapma imkanını ortadan kaldırıyordu. Değiştirilemeyen bu şartlardan ötürü Orta Anadolu’da tarımın ana amacı, Mezopotamya’da ya da Nil Havzası’ndaki gibi fazla üretim elde etmek amacından farklı olarak, toplulukların temel ihtiyaçlarını karşılayarak herhangi bir sorunla karşılaşmayı önlemekti.   
Anadolu sadece köprü vazifesi görmekle kalan bir toprak parçası değildi. Yerleşilen, yurt edinilen bir toprak parçasıydı. Onlarca uygarlığı koynunda besleyen bir kara parçasıydı. Anadolu’nun ikinci önemli vasfı ekonomikti. Anadolu, Ön Asya’nın, özellikle Mezopotamya’nın, inşaat ahşabı, bakır ve gümüş gibi gereksinimlerini karşılayan bir hammade hazinesiydi. Tüccarları Anadolu’ya çeken sebeplerin başlıca sebeplerinden birisi de buradaki hammade zenginliği olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Akad krallarının Anadolu’nun tüccarlarından dinledikleri zenginlikleri onları iyice meraklandırmış, methetmiştir ve Akadlar, Anadolu’ya karşı kayıtsız kalamayarak burayı ele geçirmek için çabalamışlardır. Bir örnek vermek gerekirse, Sargon’dan sonra bir başka Akad Kralı olan Naramsin (İÖ 2260-2223) de, yazıtlarında Anadolu sınırlarına kadar varan askeri seferlerini anlatmaktadır. Anadolu coğrafyası Sümer Akad/Babil, Asur uygarlık bölgesi ile yakından bir ilişki içindeydi. 
Hititler Anadolu’ya gelmelerinden bir müddet sonra, Anadolu coğrafyasında kendilerinden önce olmayan güçlü bir siyasi yapı kurmayı başarmışlardır. Hititlerin, Anadolu’ya girdikleri zaman, orada kendilerinden daha yüksek bir medeniyet düzeyi ile karşılaşmış olduklarına kesin gözüyle bakılmaktadır. Etkilendikleri pek çok maddi kültür ögesini kullanmaya başlamışlar, dinleri de kültürleri yönünden açıklayıcı olacağını düşündüğümüz üzere çeşitlilik göstermiş ve Hitit toprakları tarihte ‘Bin Tanrılı İl’ olarak anılmıştır. Nitekim kendi adlarını bırakıp göç edip geldikleri ülkenin adını alarak kendilerine “Hatti İnsanları” demişlerdir. 
Sonuç olarak Anadolu’nun toprak yapısı her ne kadar tarıma Mezopotamya toprakları, Nil Havzası kadar yeterli olmasa da Doğu ile Batı arasında köprü vazifesi görmüş, çevre medeniyetlerin gelişmesinde büyük tarihsel roller üstlenmiş, hem ekonomik hem siyasi hem de kültürel yönden zenginleşmiş ve etrafını da etkilemiş bir kara parçasıdır Anadolu. Anadolu Uygarlığı’nda derin izler bırakan Hititler yaklaşık beş asır boyunca Anadolu, Kuzey Suriye bölgesinde etkin bir yönetim ve uygarlık kapasitesi geliştirmişlerdir. Askeri yetenekleri her ne kadar daha önde gelse de yönetim konusunda da kapasiteyi geliştirmişlerdir. Pek çok ticari ağın ortak noktası olan, köprü vazifesi görmekle beraber çevre uygarlıkların da ihtiyaçları için bir hazine kadar değerli olan Anadolu Uygarlığı’na Hititler azımsanamayacak askeri, yönetim, mimari, kentleşme ve kültür olarak unutulmayacak katkılarda bulunmuşlardır.

HİTİTLER İLE ANADOLU’DA YAŞAYAN DİĞER KAVİMLER

Anadolu, uygarlık başlangıcından itibaren bulunduğu coğrafi konumu nedeniyle ticaret yollarının kesişiminde bulunmuş, kültürel alışverişleri besleyip kolaylaştırdığı gibi farklı uygarlıkların da burada yetişmesini, yaşamasını sağlayarak tarih boyunca güçlü siyasai yapılara, kuvvetli devletlere, dünyaya açılan kudretli imparatorluklara ev sahipliği yapmış, merkez olmuş bir coğrafyadır. Asur, Pers, Hitit, Urartu, Frigya, Lydia ve sonrasında Roma,Selçuklu ve en nihayetinde Osmanlı İmparatorluğu bu bölgede ortaya çıkan veya bu coğrafyadan Eski Dünya’nın siyasetine yön veren aktörler olmuşlardır.
Aynı dönemler de Anadolu’da yaşayan farklı kavimler de vardır. Bunlar: Urartular, Frigler, Lidyalılardır. 
Urartular;  Daha Hitit İmparatorluğu Anadolu’daki varlığını güçlü bir biçimde sürdürürken İ.Ö 13. Yüzyılın başlarında Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Küçük Asya’nın doğusundaki Van Bölgesinde yaşamışlardır ve merkezleri Tuşpa’da aynı gölün kıyısındadır.  İlk kez Assur Kralı I. Salmanassar (İ.Ö. 1274-1245) dağlık bölgedeki bu ülkeden Uruatri olarak söz etmiştir. Çevrelerinde bulunan topluluklarından en çok Asurlularla savaştıkları bilinmektedir. Bulundukları dağlık, kayalık bölgenin avantajı ile dik yamaçlara yapılan yapılar, savunma için bir kolaylık sağlamıştır.Maden işlemede gelişen Urartular, bulundukları bölge ve çevresinde metal işlemecilik üzerine önemli çalışmalar yapmış ve diğer uygarlıkları da etkilemiştir. Urartulardan günümüze ulaşan belgeler, yazıtlar aslında bize Urartuların ekonomisi ve toplumsal yapısı hakkında fazla bilgi vermemektedir. Bildiğimiz kadarıyla köleci bir topluma dayanan ve ekonomisinde de köle emeğini oldukça çok kullanan bir yapıya sahip olmakla beraber Devlet yönetiminde askeri aristokrasi de oldukça güçlü olmasıyla beraber, doğuştan soylulara dayanan bir kral tarafından yönetiliyordu. Urartu Krallığının nasıl yıkıldığına dair elimizde somut bir belge olmamakla beraber tek bildiğimiz İ.Ö. 7. Yüzyılın başlarında uğradıkları İskit akınları sonucu oldukça zayıfladıkları ve İ.Ö. 6. Yüzyılda Medler tarafından yıkılmış olmalarıdır. 
Frigler; kökenleri Balkanlar olan Frigler’in tarih sahnesinde görünmesi İ.Ö. 750 yılına denk gelsede Frigler, yıllar sonra geniş bir alanda egemenlik kuracakları Anadolu’ya İ.Ö. 1200’lü yıllarda gelmiştir. Nitekim, Yunan tarihçisi Herodotos’ta Frigleri istilacı kavimler olarak tanımlamış ve onların Küçük Asya’ya Trakya üzerinden geldiklerini söylemiştir.  Bazı savaşçı kavimlerin de kendilerine katılmasıyla  daha da güçlenerek Hitit topraklarını istila edip, kentleri, kasabaları yakıp yıkarak bu devleti ortadan kaldırmışlardır. İlk krallarının Gordios olduğu bilinmektedir. En güçlü devirleri de Kral Midas (İ.Ö. 725-675) dönemidir. Siyasal merkezi Gordion ve dinsel merkezi Midas olmak üzere iki başkenti bulunan Frigler, milattan önce 700 yıllarında Kafkasya üzerinden gelip önce Urartular’ı güçsüzleştiren daha sonra Kızılırmak’a kadar gelen Kimmerler tarafından yıkılmışlardır. 
Lydia(Lidya);  Batı Anadolu’da Menderes ve Gediz Irmakları arasında kalan bölgede kurulmuşlardır. Tarihte Maionia adı ile de geçerler. Haklarındaki ilk kesin tarihsel bilgi İ.Ö. 680 Yıllarına aittir. Lidyalılar’ın dili Hitit Dili ile benzerlik göstermektedir. İlk kralları Giges’tir ve başkentleri Sardes’tir. Dönemlerinin en büyük ve en zengin kentidir Sardes. Giges çok güçlü bir ordu kurup sınırlarını doğuda Kızılırmak’a kadar genişletip, Kimmerlere karşı yürüttüğü savaşlar sırasında Asurlular’la işbirliği yaparak Kral Yolu’nu Asur’a kadar götürdü. Lidyalılar altın, gümüş ve elektrolit kullanarak parayı kullanmış olan ilk uygarlık olarak da tarihte izleri silinemeyecek bir mertebede yerlerini almışlardır. Lidyalılar Kral Kroisos zamanında zenginleşip güçlenirler fakat aynı tarihlerde onlarla beraber Doğu’da Pers İmparatorluğu da güçlenmekteydi. Doğu’dan ilerleyen Persler’den önce Kappadokia’yı ele geçiren Kroisos önderliğindeki Lidya ordusu daha sonra, Pteria’da Persler’le bir savaş yaptılar ve bu savaşta iki taraf da birbirine üstünlük sağlayamadı. Bu netice sonucunda kesin zafere ulaşmak isteyen Kroisos, ordusunu güçlendirip terkardan savaşmak için başkent Sardes’e döndü. Fakat onu izleyen ve Adalar (Ege) Denizi’ne çıkmak isteyen Pers İmparatoru Kyros, Kroisos’un tam toparlanmasına izin vermeden ani bir saldırı ile Lidyalılar’ı mağlup etti ve zengin Lidya Devleti son buldu. 

KAYNAKÇA :
Server Tanilli, Yüzyılların Gerçeği ve Mirası I. Cilt: Doğu, Yunan, Roma
www.aktuelarkeoloji.com.tr/anadolunun-erken-halklari
     Eskiçağ Tarihinin Anahatları, Doç. Dr. Bülent İplikçioğlu, Marmara Üniversitesi Yayınları No: 486, Fen Edebiyat Fakültesi Yayınları No: 20. 
  T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2265 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1262, UYGARLIKLAR TARİHİ
Orta Anadolu’da Coğrafya ve Ekonomi: Hititlerin Bıçak Sırtındaki İmparatorluğu, Andreas SCHACHNER.  
Wikipedia, Hititler
Wikipedia, Lidyalılar
Wikipedia, Urartular
Wikipedia, Anadolu Tarihi 


                                                   
                                                   




Yorumlar

Popüler Yayınlar