HİTİT MÜHÜRLERİ
Mühür kullanım alanları olarak üç ana işleve sahiptir.
Bunlar:
1) Güvenlik garantisi,
2) tasdik etme/ onama ve
3) mülkiyet göstergesidir.
Mühür kullanan bütün toplumlar gibi Hitit kültüründe de bu işlevler ile
mühür kullanılmıştır. Genelde damga
mühürler mevcuttur. Mercek biçimli mühürlerin yanı sıra zarif bir yüzük türü
olarak bilinen silindir mühürler ise Hitit dünyasına özgüdür.
Hitit mühürlerinde, kral ailesi
mensuplarının mühürleri ayrıcalıklı olup çiviyazısı ile yazılmıştır. (Hiyeroglif
işaretlerin yer aldığı orta alanı çerçeveleyecek şekilde dış kenarda çiviyazılı
bir lejant mevcuttur.) Ancak Hitit toplumu tarafından kullanılan mühürler
hiyeroglif yazı sistemlerine sahiptir. Mühürler üzerinde ünvan veya görev
yazılarının yanında sadece cinsiyet belirten “kadın” ya da “erkek” yazılı mühür
sahipleri de vardır. En çok yazılan görev ise “katip”tir. Katipler Hitit
döneminde yazı işlerinden sorumluluğunun yanı sıra öğrenimleri gereği pek çok idari
görevi üstlenecek yetenekte görüldüğü için bu çokluk doğal karşılanır. Anlamı
bilinen unvanlara bakılırsa mühür sahiplerinin genelde; saray görevlisi,
general, saray muhafızı, çoban, rahip, arabacı, mühür kazıyıcı, saki, asa
taşıyıcı, ülke beyi ve şehir beyi gibi kişiler olduğu bilinmektedir. Bu görevli
kişiler aslında döneminin en önemli mesleklerine sahipti.
Hititçede mühür ve mühürlemek kelimeleri šai-/šiya- “bastırmak”
fiilinden türemiştir. Bu da bizlere bastırılarak kullanılan damga mühürlerin
Hitit mühürlerinin asıl biçimini gösterir. Esasında Anadolu’nun geleneksel
mühür biçimi damga mühürlerdir. Silindirik mühürler ise Mezopotamya kökenlidir.
Asur Ticaret Çağı kolonileri tarafından getirilen silindir mühürlerle ile
tanıştıktan sonra İ.Ö. 17. yy'da silindirik-damga kombinasyonu mühür formları
üretilmiştir. (Silindirin yüzeyi kilde yuvarlanmaya, alt taban ise damgalamaya
uygundur.)
İ.Ö. 17.yy’ın ikinci yarısında köşeleri hafifçe yuvarlatılmış, dört yan
yüz ve bir tabandan oluşan küp gövdeli mühürler ile silindirik mühürler in
kullanımı Anadolu’da sona ermiştir.
İ.Ö. 15.yy’ın ikinci yarısına tarihlenen günümüzde Adana Müzesinde
sergilenen gümüş alaşımlı bir mühür vardır. Bu mühür, dört yapraklı yonca
biçimli bir mühür yüzeyine ve her bir
yaprak üzerinde yükselen ve bir yumruda birleşen dört ayaktan oluşan bir sapa
sahiptir. Sapı dörde ayrılan bu mühür, tripod (üçayaklı) mühürlere geçiş
aşaması niteliğindedir. Bu tür İ.Ö. 14. Yy'da yaygınlaşmış ve İ.Ö. 13.yy’da yaygın
biçimde kullanılmıştır.
Disk biçimli mühürlere geçiş, sabit tutamaklı mühürlerin yapımı ve
malzemesine fazla harcanması yüzünden olmuştur. İ.Ö. 16. yy'dan itibaren
değişimle birlikte İ.Ö. 13. Yy sonuna kadar kullanım görmüştür.
İ.Ö. 14. yy başlarında yeni bir madeni mühür (hem mühür hem de mühür baskısı olan) kullanıldığı
idda edilir.
İ.Ö. 15. yy'dan İ.Ö. 14. yy’da geçiş evresinde yaratılan yeni bir
tür de, yarım küre biçimli ve gövdeleri
üzengiye benzer saplı mühürlerdir. Bu mühürlerin tabanları kubbe gibi dışbükey
üst kısımları yazılı olabilmektedir. Bu tür mühürlere “Kalot“ adı verilmiştir.
Genellikle taştan yapılmışlardır. Madeni örnekleri de mevcuttur. Tripodlara
kombine edildiği de bilinmektedir.
Hitit Glipriğinde (mühürcülüğünde) en yaygın form, her iki yüzü
dışbükey, ekseni boyunca sap geçirmek üzere delinmiş kenarları yivli, bikonveks
biçimli mühürlerdir. Bu mühürler genellikle çeşitli taş cinlerinden yapılır.
Bunlara “düğme mühür” denmektedir. Taş dışında madeni de olabilirler. Bu tür
mühürler Hitit İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra dahi kullanılmıştır.
Hititlere özgü olan yüzük mühürlerin en eski örnekleri Boğazköy ve Alaca
Höyük'te bulunmuştur. Bu tür mühürler de madeni bir disk yine madeni olan bir
halkaya monte edilmiştir. Boğazköy de bulunan örnek tunç madeninden ve Alaca
Höyük’te bulunan örnek ise altın madeninden yapılmıştır. İki örnek de İ.Ö. 16.
Yy’da tarihlenir. Bu tür yerini İ.Ö. 13. Yy’da , bir halkanın yaklaşık
yarısının dövülerek genişletilmesi sonucu elde edilen, ovalimsi kesiminin mühür
yüzeyi olarak kullanıldığı , yeni bir tipe bırakmıştır. Bu tip öteki tipe göre
daha çok yaygınlaşmıştır.
Hitit kral mühürlerinde “sağlık”, “iyilik” ve “hayat” sembolleri
bulunur. Kral mühürlerinin kenar kesiminde ise “Büyük Kral'ın, Tabarna'nın
mührü; kim değiştirirse ölecek” ifadesi vardır. Bazı uzmanlar tarafından bu
mühürler belli bir krala değil “kraliyet idaresine” özgü resmi mühürlerdir. Bazıları
ise Tabarna'yı I. Hattuşili ile eşitlemektedir. Bu anonim Tabarna mühürleri de
kendi içinde değişim göstermiştir.
Eski Hitit'te ca. İ.Ö. 1500’ yılına kadar (Telepinu'dan sonra) kralların
anonim mühür kullandıkları, bundan sonra ise elli yıl kadar yeni üslupun
kullanıldığı bilinmektedir. Bu yeni üslupta çiviyazılı lejanta kralın adı
eklenmektedir.
İ.Ö. 15. yy'ın ikinci yarısında yeni bir mühür tipi kullanılmaya
başlanmıştır. Bu tipin en önemli özelliği hiyeroglif sembollerin ve unvanların
yerine tümüyle çiviyazısının kullanılmış olmasıdır. Başka bir özellik ise bu
mühürlerin çoğunda çerçeve kısmında kraliçe adlarının ve bazılarında Tabarna
mühürlerindeki gibi lanetleme mühürlerinin bulunmasıdır. Bu kraliçeler,
Tawananna ve Nikalmati kızı Ašmunikal adları taşımaktadırlar.
Kralların ya da kraliçeleri mühürler üzerine adlarının hiyeroglif yazı
sistemi ile yazılması I. Tuthaliya döneminde başlar. İzleyicisi olan Arduwanda
ise iki tür mühür kullanmıştır. Bunlar: 1) salt çiviyazılı mühürler 2)
hiyeroglifle yazılı yazılı Büyük Kral unvanı yanında yine hiyeroglifle kendi
adının yer aldığı mühür tipi.
Latince “niş, küçük yapı veya şapel “ anlamına gelen “aedicula”
mühürleri I. Šuppiluliuma zamanında kullanılmıştır. Değişmez unsur olarak
“kanatlı güneş kursu” bulunurdu. Bu mühürler bizlere devletin yeni ve güçlü bir
evreye giriş evresi olduğunu gösterir.
II. Muršili de II. Arduwanda'dan sonra aedicula tipi mühürleri
kullanmaya devam etmiştir. Ugarit'te II. Muršili'ye ait steatit taşından
yapılma bir mühür bulunmuştur. Lakin bu mührün Hitit başkenti yerine Kuzey
Suriye sahilindeki Ugarit’te bulunmuş olması ve taş cinsinin niteliksizliği
yüzünden düzmece bir belge için sahte bir mühür yapıldığını düşünmenize yol
açmıştır. Muršili'nin yapmış olduğu en büyük gelişim ise eşi ve benzeri olmayan
Malta Haçı biçimli mühürdür. Bu mühür her tarafında 5’er olmak üzere toplam 10
mühür yüzeyine sahiptir. Bu yüzeylerle kendinden önce tahta geçmiş kralların listesini
bizlere sunmuştur.
II. Muršili'den sonra da II. Muwatalli de kendine özgü mühür kompozisyonu
üretmiştir. Bu kompozisyonda “kucaklama” sahneleri vardır. Tanrı mührün
ortasında kendinden daha küçük tasvir edilen kralın boynuna sağ kolu ile
sarılmış ve onun yukarı doğru kaldırmış olduğu sol eli tutar vaziyettedir. Kucaklama
sahneli mühürler dışında II. Muwatalli'nin aedicula mühürleri de bulunur.
Yalnız bu mühürlerin üzerinde sadece kralın taht adı yer almaktadır.
III. Hattušili ve eşi Puduhepa zamanında, Hattušilinin tek başına olan
mühürleri ve eşiyle birlikte olan mühürleri vardır. Ayrıca Puduhepa’nın da tek
başına kullandığı mühürler de mevcuttur. Bu dönemde aedicula mühürleri ne dönüş
yapılmıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder