PYTHAGORAS VE PYTHAGORASÇILAR

Kimdir Pythagoras?
 Pythagoras , MÖ 570 - MÖ 495 yılları arasında yaşamış olan İyonyalı filozof, matematikçi ve Pisagorculuk olarak bilinen akımın kurucusudur.
En iyi bilinen önermesi, kendi adıyla anılan Pisagor teoremidir. "Sayıların babası" olarak bilinir. Pythagoras ve öğrencileri her şeyin matematikle ilgili olduğuna, sayıların nihâî gerçek olduğuna, matematik aracılığıyla her şeyin tahmin edilebileceğine ve ölçülebileceğine inanmışlardır. Kendisini filozof olarak adlandıran ilk kişiydi. Pythagoras, düşüncelerini yazıya dökmediği için hakkında bilinenler öğrencilerinin yazılarında anlattıklarıyla sınırlıdır. Pisagor'a atfedilen birçok eser, gerçekte onun öğrencilerinin de olabilir. Buna aşağıda değineceğim. Pythagoras’ın Yunan dünyasına aritmetiği getiren ilk kişi olduğu, yine ünlü ruh göçü öğretisini de Mısır’dan almış olabileceği söylenir. Sayıları, bir anlamda arkhe olarak kabul eden Pythagoras, sayıların özelliklerinden yola çıkarak evrende her şeyin sayıların bir uyumundan ibaret olduğunu savunur. Sayılar, ikili karşıtlıkların rengini belli eder. Örneğin, erkek-dişi, iyi-kötü gibi karşıtlıklar, karşıt sayılardan meydana gelmektedir. Ama sonuç olarak der Pythagoras, evrende bir uyum vardır. 

Pythagorasçılık 

Kısa bir tanıtımdan sonra asıl konumuza girelim. Pythagorasçılık İlkçağ Yunan felsefesinde, İyonya’da kurulmuş olan Doğu geleneği karşısında, Batı geleneğini temsil eder. İlkçağ Yunan felsefesinin ikinci okulu olan Pythagorasçı Okul teolojik, bilimsel ve felsefi görüşleriyle seçkinleşmiştir. Pythagorasçı gelenek sadece bir felsefe okulu olmaktan ziyade bir dini bir cemaat özelliği de taşımaktaydı.Hatta politik bir örgüt haline de gelmişlerdir.Pythagorasçılar için amaç, insanlara evren hakkında bilgi vermek değil, insanları kurtarmak, yani onları doğuş ve ölüm çarkının dışına çıkarmak için arındırmak istemektedirler.  Pythagorasçılar felsefeyle salt pratik amaçlı uğraşmıştır. Amaçları bir fayda elde etmek değil arınmaktır. Bilgiyle saflaşıp evrenle bütünleşmek olmuştur. 
Pytharosçılığın tarihi ikiye ayrılır: Pythagoras tarafından Kroton’da ilk olarak cemaatinin veya tarikatının kurulduğu düşünülen İÖ 530’da Platon’un ölümüne kadar ki ilk dönem veya Eski-Pythagorasçılık dönemi ve İS 1. yüzyılda başlayan ve varlığını 4. Yüzyıla kadar sürdüren ikinci dönem veya diğer adıyla Yeni-Pythagorasçılıktır. Gelelim Pythagorasçılığın ilk dönemine, bu dönemle ilgili en eski kaynaklar Tarentum’lu Aristoksenes, Khalkidia’lı Ksenophiles ve Dikearkhes’tir. Bu tarikat Orpheusçu tarikata benzemektedir.
Pythagorasçı Cemiyetlerin yapısı hakkında da birkaç söz söylemek gerekir. Pythagorasçı cemiyetin tutucu özelliği, toprak aristokrasisi taraftarlığı, siyasal alanda gittikçe artan nüfuzu, başka bazı etkenlerle de birleşerek büyük bir ayaklanmaya yol açmıştır. Bunların kendi aralarında örgütsel bir birlik oluşturup oluşturmadıkları tam olarak bilinmemektedir. Ahmet Arslan’ın görüşüne göre bu tarikat belki komunist bir temel üzerinde hiyerarşik olarak düzenlenmiş bir tarikat olabileceği yönündedir ancak Mehmet Ali Ağaoğulları’nın editörlüğünü yaptı “Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler” kitabında da bu konuya değinilmektedir. Burada az önce belirttiğimiz gibi Ahmet Arslan’ın düşüncesine karşı bir fikire yer verilmektedir. Bu kitapta Pythagorasçı Okul’un benzese bile komunist bir tarikat olmadığı belirtiliyor. 
İsterseniz bu konuya daha da açıklık getiremk için bu yapıyı biraz daha açıklayayım. Pythagorasçı tarikatın ortaklaşmacı dayalı bir tarikat olduğu yönünde genel bir kabul vardır. Hatta kesinliği belli olmamakla beraber Pythagoras’a atfedilen “dostların malları ortaktır ve dostlar eşittir” sözleriyle bu duruma dayanak oluşturulur. Bunu göstermek üzere tarikata katılan her kişi, kişisel eşyaları dahil, tüm varlığı ortaklığın mal varlığına yani tarikatın mal varlığına katardı. Tarikatın aynı zamanda yukarıda da değindiğim üzere siyasi bir özellik gösterdiği de genellikle kabul edilmektedir. Ancak bu tarikatın yapısı bizleri yanıltmamalıdır, bu yapının aksine Pythagoras’ın eşitlikçi bir düşünür olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Pythagoras aristokrat bir aileden gelmektedir ve yurdundan ayrılmasının arkasındaki nedenler iktidar mücadeleleri olarak görünmektedir. Fakat Pythagoras’ın aristokrasi yanlısı bir düşünür olduğu, organizmacı toplum görüşünü önceleyen fikirlerinden çıkartılır. Bu konuya da ileride değineceğim.
Pythagoras, olimpiyatlar üzerinden insanları üç bölüme ayırmaktadır. 
1- Seyirci 
2- Yarışçı 
3- Kazanç Kovalayan
Bazı insanlar olimpiyatlarda toplanan kalabalığa sadece bir şeyler satarak kazanç sağlamak isterler. Bunlar kazanç kovalayanlardır. Bazıları ise şan ve şöhret için, ün kazanmak için yarışırlar. Bunlar yarışçılardır. Üçüncü grup ise Seyircilerdir. Pythagoras, seyircileri bu üçgende en üste yerleştirmektedir. Bunu biraz daha açıklayacak olursak en alttaki grubun isteklerine, maddi ihtiyaçlar alanına teslim olmuş grup olduğu söylenmeli, ki insanların geneli böyledir. Yarışçılardan oluşan ikinci basamaktakiler ise ruhsal bakımdan kuvvetli olan cesur insanlardan oluşturmaktadır. Onlar şan ve şöhretten beslenirler. En üstte bulunan seyirciler ise akli yönü ağır basan, küçük bir gruptur. Bunlar izledikleri şeyin maddi yapısını ve onu oluşturan dinamikleri kavramış, seyrettiklerinde var olan ahengi görmüşlerdir. 
Pythagorasçıların organizmacı bir toplum görüşüne sahip oldukları düşünülebilir. Toplumda her insanın ait olduğu bir katman vardır ve herkes ait olduğu katmanın özellikleriyle donanır. Bu düşünce ileride daha da geliştirlerek Platon tarafında ortaya sürüldü. 

Pythagorasçıların felsefi görüşleri:

Onlara mal edilen en ünlü öğreti ruh göçü görüşüdür. Bu görüş, insan ruhunun bu dünyada gerek başka bir inanın, gerekse hayvanın bedenine geçtiği ve böylece bedenden bedene dolaştığı veya Platon’un sözleriyle “birçok beden eskittiği”ni ileri sürmektedir. Ruh göçü veya ruhun ölümsüzlüğü görüşünün, Pythagoras’ın kendi özgün görüşü olmadığını düşünüyorum. Bununla birlikte Pythagoras’ın ruh göçü anlayışını felsefi düzeye yükselten ilk kişi olduğunu kabul etmek gerekir. 

Evrenin İlkesi, Arkhesi Sayıdır :

Pythagoras’ın asıl başarılı olduğu alan geometri değil, aritmetiktir. Nitekim onun Yunan dünyasında aritmetiğin kurucusu olduğu söylenmektedir. Aristoksenes’in belirttiğine göre, Pythagorasçılar nasıl bedenin sağlığını korumak veya ona sağlığını yeniden kazandırmak için tıbbı kullanıyorlarsa, aynı şekilde ruhu arıtmak için de müziği kullanmaktaydılar. Müziğe olan bu tutumları onları aritmetiğe, aritmetiğe olan ilgileri ve çalışmaları da daha sonra onları sayıların her şeyin arkhesi olduğu ünlü görüşlerine götürmüştür. Sayıların hangi anlamda varlığın arkhesi olduğu konusunda Pythagorasçılar arasında iki birbirinden farklı görüşün olduğu anlaşılmaktadır. Aristoteles’e göre bazı Pythagorasçılar sayıların ilkelerinin her şeyin ilkeleri oldukları ve bütün dünyanın sayı ve uyum olduğunu ileri sürmektedirler. Buna karşı çıkan diğer görüşteki Pythagorasçılar ise sayıları, şeylerin taklit ettikleri örnekler olarak almakta, ancak bunların örneklerinden ayrı olmadıklarını düşünmektedirler. Bu arada bir şeye belirtmek gerekir ki o da Pythagorasçıların sayılardan kastları bugün bizim anladığımız şeyden oldukça farklı şeylerdir. Biz bugün sayılar derken sıfırdan başlayarak birbirine eklenerek ilerleyen soyut bir varlıklar dizisini düşünüyoruz ancak Pythagorasçılar sayıları böyle anlamamaktadır. Onlar bir defa sıfır nedir onu bilmemektedirler. Sıfır çok daha ileri bir tarihte keşfedilip ortaya çıkmıştır bunu biliyoruz. Pythagorasçılar, sayıları bugün bizim kullandığımız harf sembolizmine benzeyen bir işaret sistemiyle ifade etmemektedirler; tersine onlar sayıları geometrik biçimde sembolize etmektedirler. Misal, bugün domino taşlarının veya zarların üzerinde kullandığımız türden bir sembolizme başvurmaktadırlar: Burada her sayı, içinde kaç birim varsa o kadar noktayla gösterilmektedir. 

PYTHAGORASÇILIĞIN GENEL BİR DEĞERLENDİRMESİ

Pythagorasçılık Sokrastes öncesi felsefe tarihinde, hatta daha genel olarak tüm Yunan felsefesi tarihinde, hatta daha genel olarak tüm Yunan felsefesi tarihinde farklı ve kendine özgü bir istikameti temsil eder. Pythagorasçılıkla beraber felsefe bambaşka bir yola girmiş ve bambaşka kaygılarla bambaşka amaçlara yöneldiğini görmekteyiz. Pythagorasçılar bir felsefe okulu olmaktan çok veya en azından bir felsefe okulu oldukları kadar dinsel bir tarikattir. Kendi içlerinde yasakladıkları şeyler, koydukları kurallar vardır. Bunlara uymamanın sonu ölüme kadar giden sert cezalar ile sonlanırdı. Onların matematikle alakadar olmalarının salt bilimsel olmadığını az önce yukarıda dilim döndüğünce açıklamaya çalıştım.

KAYNAKÇA

Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Tek Cilt, Say Yayınları

Ahmet Arslan, 1.Cilt, İlkçag Felsefesi Tarihi - Sokrates Öncesi Yunan Felsefesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

Mehmet Ali Ağaoğulları, Sokrates'ten Jakobenlere Batı'da Siyasal Düşünceler, İletişim Yayınları 

Yorumlar

Popüler Yayınlar